Zekâ ve Anlamak

İnsanoğlu fıtratı gereği düşünen bir canlıdır. Herkesin düşünmeye yetecek kadar zekâsı vardır. Kiminde az kiminde çok. Her şey zıttı ile kaimdir ve hayatta bir denge söz konusudur. Hayatı sorgulayan beyinler, zekâsını zorlar ve hakikati bulamazlarsa davranış bozukluğuna, toplumdan uzaklaşma hâline kadar gider. Hakikat çoğu zaman algıya muhaliftir. Çağımızda hakikati bulmak; sorgulayan beyinler için risklidir. Hakikat için gerekli olan iyi niyet ve samimiyet var ise, vuslat zekâ oranında ilerleyen bir menzil ile gerçekleşir. Huzur seferdeyken bile güzeldir…

Bertrand Russell “İnsanların çoğu hayatları boyunca hiç düşünmez” der. Kutsal kitabımız Kuranı Kerim birçok defa “Niçin düşünmüyorsunuz” diye sorar. Sürekli düşünmeyi, sorgulamayı tavsiye eden bir dinin mensuplarının neden çağımıza model olamadığı ayrı bir bahistir. Düşünmeyi engelleyen, ekonomik ve sosyal özgürlük olmazsa olmaz şarttır. Toplumların gelir seviyesi arttıkça düşünme ve sorgulama düzeyleri de artar. Bu eğer doğru yerlere kanalize edilmez ise hakikat hayaldir. Geçici mutluluklar ve toplumdan, hayattan kaçış, sonu intiharlara giden maceralar…

Hakikat zekâ ile doğru orantılıdır. Aklının erdiği hakikattir. Sorumluluk da o nispettedir. Hz. Ali’nin keşke dağlarda bir ot olsaydım sözünü anlamak için, düşünmek yetmez hakikate yolculuk gerekir. Hakikati eğri terazi tartamaz, eğri kalp hissedemez, eğrilik hakikate düşmandır. Savaş karşıtı olduğu için Russell, 1. Dünya Savaşı sırasında hapishanede yatmıştır…

Anlamak için durmak gerekir. Hayatın koşturması içerisinde bize dayatılanlar düşünmek değildir. Sorgulamak, analiz etmek, değerlendirmek ve bir sonuca varmaktır, o da yetmez uygulamaya geçmektir. Anlamak kelimesinin kökeni çoğu dilde durmak ile aynıdır. Hira’da durup düşünen ve hayatı anlamaya çalışan numune insan gibi, hakikat için molaya ihtiyaç vardır. Her kişi kepçesi kadar, gönül kabı kadar anlayabilir hakikati…

Doğru tektir, aklın yolu birdir ancak hakikat yaratılmışların adedi kadardır…

Doğruluk, dürüstlük ve adalet birbirlerinin türevidir ve hakikat yolcuğu için şarttır. Zekâsı olmayan, hakikat yolcuğundan sorumlu değildir. Zekâsı oranındadır menzildeki soruların zorluğu. Düşünüp bulunan yol, insanı güvenli bir limana yani huzura erdirmiyorsa o yol çıkmaz sokaktır. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Hatta zararın görülmesi bazen nimet olabilir.

Selam olsun hakikat yolcularına…