Zengin ve Fakir

İhtiyacından fazla varlığı olanlara zengin, temel insani ihtiyaçlarını bile alamayana da fakir diyebiliriz. Bu tanım rasyonel bir tarif olabilir. Ancak tonlarca serveti olan hala ihtiyacı bitmemiş, gözü doymamış, servetine servet katmak için devletin yani milletin malına göz diken de zengin midir? Bu sorunun rasyonel bir cevabı yok…

Bizim medeniyetimizde en büyük zenginlik kanaattir ve gönül zenginliğidir. Kadim medeniyetimizin mensubu olduğunu her fırsatta gösteren, dini ritüelleri aşikâr kullanan ve dalga dümen ile servetine servet katanlara ne demeli bilmem. Gözünüzü toprak doyursun…

Toplumda; herkesin yapmadığı işleri yapan alt gelir grubundakiler ile beraber yaşıyoruz. Dezavantajlı gruplara, depremde tüm varlığını kaybedenlerin de eklendiği fakir diyebileceğimiz insanlar ile aynı ortamdayız. Zengin insanların bir günlük masrafları ile fakir bir ailenin bir aylık giderinin karşılanabildiği bir devirdeyiz. Zengin ile fakirlerin beraber huzur içinde yaşaması, aradaki ekonomik farkın uçurum olmasından ziyade insani anlayış farkına bağlıdır. Cömertlik, yardımseverlik herkesten ziyade zengine daha fazla yakışır.

Medeniyetimizde; zenginin malında fakirin hakkı zekattır. Zekât, malının üzerinden bir yıl geçmesinden sonra yani gelirinden değil servetinden verilir. Haksız kazancın bir türü olan faizin yasak olduğu bu sistemde gelir ya yeni işletmeye, üretime, istihdama dönüşür ya da servet olarak kalacaksa zekâtı verilir. Zekâtın üst sınırı yoktur, devir yoksulluk değil, açlıkla mücadele eden ailelerin yaşadığı bir dönem olduğu için kırkta birden çok fazla vermek gerekir. 

Her zeki becerikli insanın zengin olmaması veya iki koyun güdemez insanın servet sahibi olması “Rızkı Allah’ın verdiğine delil” der erenler. O halde “Ben başardım kafamı kullandım zengin oldum” mantığı ile fakir insanları görmezden gelmek ne derece insanidir. Kaldı ki bir anda insanın zenginliği elinden gidebilir. Herkesin etrafında somut örnekler vardır.

İnsanın kendi malını israf etmesinden çok daha kötü olanı devlet malını israf etmesidir. Milletin vergileriyle toplanan devlet imkanlarının olmadık gösterişlere, eğlencelere harcanması akıl alır gibi değildir. “İsraf eden şeytanın kardeşidir” diye ayet vardır. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen bu kadim medeniyete ne oldu ki bu kötülüğe karşı çıkan da yok?