Sabır mı? Tahammül mü?

Medeniyetimizin eşsiz hayat dersleri, ilkeleri vardır. Az söz ile çok mana ifade eden, bir cümle ile hayatı özetleyen irfan dersleri meraklısına en güzel pusuladır. Huzurlu bir hayatın iki hal ile mümkün olabildiğini “İmanın yarısı sabır yarısı şükürdür” düsturundan anlıyoruz. Sıkıntılı dönemlerde sabır, mutluluk dönemlerinde şükür bir teslimiyet nişanesidir.

Hayatın zorlu süreçlerinin de geçici olduğunu, her zorluktan sonra ferahlık yaşanacağını bilmek, motivasyonunu bozmamak azim ve kararlılıkla zorlukların üstesinden gelmektir, direnmektir sabır. Tahammülde bu bilinç yoktur. Direnmek mücadele etmek yerine, zorluğun kendisini sorgulamak, şikâyet etmek mecburen katlanmaktır, tahammül. Tahammülün kişiye zararı vardır, tahammül edilen zorluk elbet geçer ancak iz bırakır. Sabır kestirme yoldur, meyvesi vardır; sonunda neşesi, sevinci, huzuru vardır…

İnsanın doğası gereği, sabredilecek durumları istemesi beklenmez. Bela, musibet istenmez. O halde akıllıca olan belaya gidecek yolları kapamaktır. Negatif düşünceli, sürekli şikâyet eden şükürsüz insanlar bizi aşağı çeker. Öncelikle bu tür insanlardan uzak durmak bir tedbirdir. Düşüncesizce sonu hesap edilmeden yapılan riskli davranışlardan uzak durmak bir tedbirdir. Gelecekte olabilecek yokluk durumu için önceden tedbir almak tasarruf etmek bir tedbirdir…

Tasarrufun özellikle de kamu yönetiminde karar vericiler tarafından yapılması da olağanüstü dönemler için bir tedbirdir…

Millete hizmet imkânı, şükür vesilesi bilinmeli, ganimet malı gibi görülmemeli, görev kötüye kullanılmamalıdır. Görevini kötüye kullananlar milletin parasını, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler asla affedilmemeli, en ağır cezalar her kim olursa olsun uygulanabilmelidir. Adalet olmaz ise; suçlar cezasız kalır ise, yolsuzluk yaygınlaşır ve sadece belli bir zümre zenginleşir, toplum ise fakirleşir. Fakirliğin; alım gücünün azalmasının sebebi hırsızlıktır, rüşvettir, yolsuzluktur…

Milletin vergileri ile oluşan kamu kaynaklarının bir kuruşu bile israf edilmemeli, asla gereksiz gösteriş ve saltanata fırsat verilmemelidir. Elde edilen makamların milletin emaneti olduğu bilinmeli, milletin parası ile yapılan hizmetleri kendine reklam aracı olarak kullanmamalıdır. Varlığa, güce, saltanata aldanılmamalı kişisel menfaatlere devşirilmemelidir…

Yokluğa sabretmek zordur. Yokluğa tahammül ise yıpratır, ahlaken de çökertir. Faturasını toplumun ödediği yolsuzlukla mücadele etmek için; önce yöneticilerin örnek olması, adalete, devlete güvenilmesi, tasarrufun yaygınlaşması şarttır…

Muhabbetle…