Nasr

Kadim medeniyetimizin temelini oluşturan İslam’ın Mekke dönemi Müslümanlar açısından çok ağır imtihanlar ve zorluklar ile geçmişti. On üç yıl süren bu dönemin sonunda baskılar ve zulüm dayanılmaz bir hal almış, inanan insanlar hicret etmek zorunda kalmışlardı. Hicret yeni fetihler için stratejik bir karardı. Sevgili Peygamberimiz, Medine’ye hicret ettikten sekiz yıl sonra Mekke’nin fethi gerçekleşmişti. Fetihten sonra inen bu kısa sureye adını veren ilk ayette geçen “nasr” sözcüğüdür. Tam sure olarak inen son suredir. Veda haccı esnasında Mina’da nazil olduğu da rivayet edilir. Nasr “yardım” demektir ve Allah’ın yardımını anlattığından bu isim verilmiştir.

“Allah’ın (vaadettiği) yardımı ve fetih (zafer) gelince,”

“İnsanların Allah’ın (son) dinine akın akın girdiklerini görünce,”

“Hemen Rabbini hamd ile (överek) tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.”

Mekke’nin fethi sırasında bu ifadeler aynen gerçekleşmiştir. Türkler’in sekizinci asırda İslâm’a girişleri de böyledir…

İlahi kanuna göre; toplumların, grupların veya fertlerin çalıştığının karşılığı vardır. Her şeyin bir sebebe göre yaratılmış olması hayata anlam katar. Zira bir iddianın inancın veya idealin temsilcileri ayrıcalıklı olmayıp hayat mücadelesi üzerinden sınanırlar. Nitekim ilk Müslümanların Mekke dönemindeki sınavları çetin olmuştur. Numune insanın etrafındaki; zorbalığa direnen bir avuç samimi, zayıf, yoksul ancak inancı kuvvetli Müslümanlar; kendilerine zorbalık yapanları savaşta yenmiş hicret ettikleri yurtlarına zaferle dönmüşlerdir. Bu zaferlerine gerekli inanç ve mücadele gücünü veren Allah’tır. “O’nun yardımı olmasa hatta emri olmasa kuru yaprak dahi dalından düşmez” derdi rahmetli dedem.

Zaferle birlikte insanların hakikate yönelmeleri de akın akın olmuştur. Sonraki devirlerde de aynı süreçler devam etse de özellikle dünya kapılarının, imkanlarının, menfaatlerinin açılması ile fitneler yayılmıştır. Fitne imtihan demektir. Münafıkların hasadıdır. Çoğu insan samimi çıkılan yollardan dünyevi menfaatler elde edince sapmıştır. Tarih sayısız örnekler ile doludur.

Son ayette böyle durumlarda “Sen Allah’ı unutanlardan olma, O’nu hatırla ve rahmetini an, şükret” ikazı vardır. “Eğer nimetlerini unutmuşsan tövbe et ve O’na yönel, çünkü O tövbeleri çokça kabul edendir” diyerek son surenin son ayetinde; hüsrandaki insanlığa evrensel bir mesaj veriliyor…

Muhabbetle…