Kızdığı zaman insan özellikle de kontrolünü kaybettiğinde iç yüzünü gösterir. Çağımız maske ile dolaşan insanların dönemidir. Kızınca maske düşer. Elbette güler yüzlü, tatlı dilli olmak gereklidir. Samimiyet olursa gülünce gözünün içi gülerse, karşındaki insanın da içini ısıtır, muhabbet olur. Sevgi muhabbet olan yerde, bereket olur, mutluluk olur, huzur olur. Kızmak yerine göre erdemdir. Şeytani öfke, nefs kaynaklı olursa, kontrol kaybedilirse kişinin hem kendisine hem de etrafına zarardır. “Keskin sirke küpüne zarar”. Ancak kızdığı an, arkadaşı ile arası bozulduğu an dostunu tanıma fırsatıdır. Küçük şeylerden kişinin samimiyet derecesini anlamak mümkündür. Ehline malumdur, arife işaret yeter…
Yaratan kullarının birbirini sevmesini, yardımlaşmasını ister. Rızasını da bu duygusuna bağlamıştır. Kutlu söz; insanlara en fazla faydası dokunanı müjdelemiş en hayırlınız demiştir. Bir çocuğu bir küçük hediye ile sevindirmek, bir yaşlının elinden tutmak, bir hastaya güler yüz göstermek, bir sokak hayvanına yem vermek, trafikte başkasına yol vermek… Küçük gibi görülen bu hareketler belki de karşımızdakine bir can suyudur. İnsanın ruh hali sadece kendisini değil etrafını da etkiler. Pozitif insanlar umut verir, enerji verir, motivasyon kaynağı olur. Hiçbir olumlu iş yapmadan, oturduğu yerden bolca büyük laf edip eleştirenler ise insanı aşağı çeker. Modunu düşürür. Yaşama sevincini kırar. Hayatta tatlı ve acı şeyler her zaman vardır ve olacaktır. Küçük şeylerden mutlu olup, önüne bakan etrafına faydalı olan insanlara ne mutlu…
Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Bir de hiç önemsenmeyen bazı davranışlar vardır ki çoğunlukla güç zehirlenmesi ile olur. Toplum önünde olan, mevki makam sahibi şöhret sahibi insanların yaptığı en küçük olumsuz şeyler de çok önemlidir. Toplumdaki ifsadın en büyük nedenlerinden biri de budur. Sorumluluk sahibi insanlardan görülen küçük bir kötü örneklik kısa zamanda alt katmana yayılır. Kişinin oturduğu makamı kaldıramadığı, süfli çıkarlar peşinde koştuğu, küçük ipuçları ile belli olur. Zahire göre hükmedilmesi gerektiğinden, kişiye değilse makama saygı gösterilmesi gerektiğinden çoğunlukla akıl başa musibet ile gelir. Akıllı insan; başkalarının yaşadıklarından ders alandır, duvara toslayınca uyanan değildir…
İyilik yolu hakkı söylemekten geçer…
Muhabbetle…