Hüsnüzan Nereye Kadar?

Bir kimse hakkında iyi ve güzel bir kanaat beslemektir karşıtı ise suizan. İyi niyetli olmak; hayata, insanlara, olaylara pozitif bakmak elbette iç huzuru için gereklidir. İyi ve kötü, ümit ile korku hayatın içinde zıttı ile kaim kavramlar. Yaratan “Ben sizin zannınız üzereyim” diyor. Merhametini, affını ümit eden için ne büyük müjde…

Arkadaşına, kardeşine, eşine, dostuna hüsnüzan ile muamele etmek ancak hayatın gerçeklerinden kopmadan tedbirli davranmak genel geçer bir ölçüdür. Hüsnüzannın da ötesinde hata bile olsa, önce hayra yormak sonra da affedici olmak erdemdir. Hatadaki ısrar, iflah olmaz bir kötülük ise burası hüsnüzannın bittiği yerdir. Zarar veren, aldatan, sadece menfaatini düşünen çıkarcıyı bir süre kendi haline bırakmak çoğu zaman netice verir. Yanlışını anlayıp hatasından dönebilir değilse herkesi sırtımızda taşımak zorunda değiliz…

Enayi yerine konulmak çoğu zaman insanların maddi zarardan ziyade kendini kötü hissettiği bir durumdur. İki yüzlü, dost görünümlü düşmanların hükmünü dayattığı bir samimiyetsiz ortamda, hüsnüzan daima suistimale açıktır. Rahmet elçisi “Bizi aldatan bizden değildir” der. Her şeyin bir ölçü üzere yaratıldığını düşünürsek, hüsnüzannın da bir ölçüsü vardır.

İnsan ilişkilerinde rasyonel, hayatın içinde, sosyal ve dışa dönük insanların aldatılması daha zordur. Bilinçaltındaki sayısız insan ve olay, kıyas yapabilme becerisini artırdığından eleştirel bakış açısına da sahiptir. Zayıf karakterli, çekingen, asosyal insanların ise kimlik bulmak için aidiyete ihtiyaçları vardır. Aidiyet ile toplumda var olduklarından grup taassubu ve aşırı hüsnüzanları olur. Bu ise grubun başındaki kötü niyetliler tarafından suistimal edilir. Grubun liderleri ahmaklık derecesindeki saflığı kullanıp menfaat temin ederler, gemilerini bir süre yürütürler.

Kamu idaresinde hüsnüzan geçerli değildir. Aksine suizan tavsiye edilir. Emin olan güvenilir insanlar idareci olmalıdır. Ancak güven denetime mâni değildir. İdareciler hesap verebilmelidir. Hesap vermeye en istekli olanlar, örnek olması açısından en baştakiler olmalıdır. Adaletin sembolü olmuş Hazreti Ömer bile üzerindeki elbisenin hesabını vermeden sözünü dinletememiştir. Ne soran sorusundan çekinmiş ne de cevap veren gocunmuş, tane tane izah etmiş ve ikna etmiştir.

Materyalist, kapitalist çağımızda denetim olmayan yerde yolsuzluk olur, hırsızlık olur…

Muhabbetle…