Eleştiri ve Yargı

Eleştirilen insan olgunluk derecesine göre karşılık verir. İnsanların kişisel hatasını yüzüne söylemek uygun değildir. Eleştiren insanın, karşısındakini eğitme görevi varsa bile uygun lisan ile ve uygun zamanda olmalıdır. Akıllı insan kendisine yapılan eleştirinin kimden geldiğine bakmadan kendisini tartıp, haklı eleştiriden pay biçer, olgunluk için bir fırsat olarak görür…

İyi niyetle yapılan eleştiri yerine, yargılamak ahlaki bir davranış değildir. Kötü görülen davranışın eleştirilmesi gerekirken; kişiyi eleştirmek, hor görmek, kınamak hoş değildir. “İnsanın kınadığı başına gelmeden ölmez” demiş dedelerimiz…  

Kurumların eleştirilmesi; denetimi ve ilerlemeyi sağlar. Kurum yöneticileri, öz denetimi yapmış olsa bile dışarıdan gelecek eleştirileri de göz ardı etmemeli, rekabetin önünü açmalıdır…

Eleştiriler kurumları yıpratmak için, itibarsızlaştırmak için olursa da gerekli cevap; eleştiriye konu işlerin düzeltilmesi olmalıdır. Kurumların polemiklere girmemesi, ağırlığını koruması, yöneticilerin de bu hassasiyeti sağlaması gerekir…

“Bârika-i hakîkat müsâdeme-i efkârdan doğar.” Gerçeğin kıvılcımı düşüncelerin çarpışmasından çıkar. Fikirlerin söylenmesi için özgür bir ortamın olması gerekir. Fikrini söyleyeni anlamaya çalışmak, empati yapmak, özgüveni olan insanların harcıdır. Fikirlerin çatışmasından hakikate yol açılır. Usulünce ehli ile yapılan tartışmada önyargılar yıkılabilir. Cahil ile fikir tartışması olmayacağı malumdur…

Egonun devreye girmesi ile yapılan eleştiride; payına düşeni almak yerine, karşısındaki insanı küçümseyici yargı ifadesi kullanmak muhtemeldir. Yalın fikirlerin ön yargısız tartışılması ancak kritik analitik düşünme becerisi olan insanlar ile mümkündür. Kritik yani eleştirel bakış açısı, analitik yani detayları inceleyerek bütüncül bir değerlendirme ile çözüm odaklı düşünme. Batı toplumlarında hâkim bu kültürün medeniyetimizde basiret ile karşılığı vardır. Ancak geri kalmışlık bizi bu düşünme şeklinden uzaklaştırmış veya bu yüzden geri kalmışız…

Özgür düşünmek için birey olmak, aidiyetlerinden kurtulmak şarttır. Bize gösterilene inanmak kolaydır, düşünmek sorgulamak ise zahmetlidir ve konfor alanımıza tehdittir. Bu yüzden çoğu insan konfor alanından çıkmayı istemez sonuçta kısa vadeli mutluluk getiren bu durum, toplumsal ahlaki çürümeye ve geri kalmışlığa sebeptir…

Hakiki bilgiye ulaşmak için sorgulamak gerekir. “İlmin başı sormaktır” der büyükler. Bilmeden fikir sahibi olmak ve fikrinde ısrar etmek; yargılamak bir toplum için en büyük çürüme şeklidir…

Muhabbetle…