25 Ekim 1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesi, Sivrialan köyünde doğdu. Asıl adı Veysel Şatıroğlu, hep Âşık Veysel olarak anıldı. Türk halk ozanlarının önemli ve son temsilcilerindendir…
Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle yedi yaşında gözlerini kaybeden Âşık Veysel dünya gözüyle görmemeye başladı. Bir zaman sonra gönül gözüyle yazdığı eserleriyle, zahiri gözleriyle göremeyenlere de ışık oldu…
Gözleri görmeyen Veysel’e babası zaman geçirmesi için bir saz aldı. Veysel önce başka ozanların eserlerini sazı ile çalıp söylemeye başladı. Ardından kendi gönül dünyasından eserler verirken, Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan şair Ahmet Kutsi Tecer tarafından 1933 yılında keşfedilerek Türk edebiyatındaki yerini almaya başladı…
Âşık edebiyatının son önemli temsilcilerinden olan ozanımız, Köy Enstitüleri’nde saz hocalığı yaptı. Sade dil ve lirik bir söyleyişle şiirlerini icra eden Veysel’in eserlerinde hayatın tüm renklerini görmek mümkündür. Çocuk yaşlarından başlayarak, nice acı imtihanlar ile dolu aile hayatında hiç Rabbine isyan etmedi. Olup bitenleri kendi kemâlâtı için bir fırsat bildi. Kendini keşfetmeye yöneldi. “Yıllarca aradım kendi kendimi, hiçbir türlü bulamadım ben beni” dedi…
Eserlerinde hüzün ile sevinci birlikte işleyerek, karamsarlığa, hayata küsmeye, umutsuzluğa yer vermedi. Eserlerini seslendirmeyen ünlü neredeyse kalmadı. Özellikle ömrünün son yıllarında tasavvuf düşüncesinin hâkim olduğu, ilahi aşka yönelen eserleri on yıllardır dillerden düşmedi…
Âşık Veysel eserlerinde yalın bir Türkçe kullanmış, gönüllere dokunmuştur. Doğa, toplumsal olaylar ve politikaya ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. 21 Mart 1973 tarihinde akciğer kanseri sonucunda vefat etti. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlanmıştır.
Vasiyetinde mezarının üstüne taş, beton yapılmasını istemedi. Sağlığında kendisine sebebi sorulduğunda, “Topraktan geldik toprağa gideceğiz, toprağımda otlar çiçekler bitsin, canlılar faydalansın” diye cevap vermiş, başkasına faydayı düşünmüştür…
Sadık yârim dediği kara toprak şiirinden çağımız buhranındaki insanlığa:
“Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i bağrına basar
Benim sadık yârim kara topraktır.”
Rahmet olsun…
Muhabbetle…