Farkındalık

Kâinatın eşsiz nizamının farkında olmak beraberinde bir sorumluluğu da getirir. Çoğu zaman insanoğlu etrafında olan bitenin farkına varmak istemez. Bu bilinçli bir tercihtir. Yaratanın muazzam nizam içerisinde “eşrefi mahlukat” dediği insan elbette bu dünyaya boşuna gelmedi. Bu hakikat kabul edilmeyince ortadan kalkmıyor ve sonuçları ile yüzleşmekten kurtulamıyoruz. Belki kısa bir dönemde sorumsuz bir hayatın mutluluğu ile yaşayabiliriz. Oysa en uzun insan hayatı yüz civarı olsa bile evrenin yaşının yanında bir hiç sayılır…

Ölümden sonraki hayatın varlığı konusunda vahye dayanan dinlerde bir kesinlik vardır. Sonradan aslı bozulanlar için bunu söylemek zordur. İnsanların kendilerinin oluşturduğu inanç sistemleri için de bir farkındalık disiplininden bahsedebiliriz. Odak olunan değerlerin etrafında birleşen topluluklar çoğu zaman sağlıklı bir farkındalıktan uzaktırlar. Zira aidiyet bağı insanı körleştirir. Seven sevdiğinin yanlışını görmek istemez…

Tek tanrılı dinlerin vazgeçilmez düsturu tevhit; bu noktada imdada yetişir. Zira kişinin hiçbir sahte tanrıyı kabul etmemesi, tüm tanrıları inkâr etmesi ve bir olan Allah’a yönelmesi beklenir. Bu ölçü insanı özgürleştirir ve birey olmasına sebep olur. Bu farkındalığın sadece inançta değil eylemde de hissedilmesi insanı vahdete götürür. Hakikatteki üstünlük de buradan başlar ve farkındalığınızın ölçüsü kadar dereceniz artar. İnsan olmanın farkındalığı etrafımızdaki diğer insanların dertleriyle dertlenmeyi sağlar. Toplumda huzurun olması buna bağlıdır. Kimsenin kimseden haberinin olmadığı, sosyal adaletin bozulduğu yerlerde gerçek manada bir güvenden bahsetmek zordur…

Toplum düzeni için oluşmuş kurum ve kuruluşlarda idareci olanların farkındalık seviyeleri en üst noktada olmalıdır. İdareci, etrafında olan bitenden; yardımcılarının hareketlerinden, kararlarından sorumludur. Onayı olmadan yapılan kötü işlerden de görevi ihmal anlamında sorumluluğu vardır. Bu kaide liyakat ile görev üstlenmiş iyi niyetli idareciler için geçerlidir. Aksi durumda zaten yardımcılarının iyi insanlardan olması muhtemel değildir. Bu noktada ehline malum bir manevi kural vardır. Mukadder sonuç için müneccim olmaya gerek yoktur…

Kötü niyetle toplum görevi üstlenen, sadece maddi kazanç peşinde, yüzleri maskeli insanların hakikati görme ihtimali yoktur. Kutsal kitabımız bize bu tür insanlara belli ikazlardan sonra, doğruyu görmelerine fırsat verilmeyeceğini haber veriyor. Ne acınası bir durumdur!

Muhabbetle…