Adı üstünde idare edilmesi gereken işler var ve bunlar her zaman istenildiği gibi gitmeyen işler olabilir. Böyle zamanlarda idarecilik tecrübesi veya doğuştan yeteneği olanlar öne çıkar. Liderlik sonradan kazanılması zor bir yetenek ise de idarecilik zamanla kazanılan bir beceridir…
Gelişmiş toplumlarda, kanunların kuralların herkese eşit uygulandığı, suçların cezasız kalmadığı, devlet otoritesinin maddi kazanç için kullanılamadığı yerlerde idareci olmak pek istenen bir hedef değildir. Özgürlüğünün kısıtlanmasını istemeyen, belli hayat standartlarına sahip bireyler; modernitenin de sonucu olarak başkaları için sorumluluk almayı, çaba sarfetmeyi pek tercih etmezler…
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yönetici ve idareci olmak, bir ayrıcalık gibi görülmektedir. Hayat koşulları birden iyileşen ve dünya hayatının zevkleri önüne serilen bir sınıf atlama aracı gibidir. İdarecilik; maddi mutluluk ile hayat gayeleri sınırlı insanlar için peşinden koşulası, uğruna tüm kutsallarının feda edilesi bir amaçtır…
Oysa kadim medeniyetimiz, “Tüm kötülüklerin başı dünya sevgisidir” der. Yaşadığımız dünyaya sırt çevirmek elbette istenen bir durum değildir ancak fani dünyada geride kalan iyilikler ve kötülüklerdir. Dedem rahmetli “Para cebinde olsun, kalbine girmesin” derdi…
Medeniyetimize göre; idarecilik istenmez, peşinden gidilmez, uğruna ahlaki değerler feda edilmez ancak ihtiyaç duyulup teklif edilirse de sorumluluktan kaçılmaz. Talip olmanın temel mantığı “Ben bu işe en layık kişiyim ve en iyi ben yaparım” demektir. Bu ise inancımızın temel düsturlarından her şeyin Allah’ın yardımı ile olduğu gerçeğini inkâr etmektir. Erenler bu durumu şöyle izah eder: “Sen böyle iddialı şekilde idareciliğe talip oldun o halde Hak yardımını esirger” der. Ol demeyince kuru yaprağın düşmediği hakikati, göz ardı edilecek bir husus değildir…
Bir kişi bir yere idareci olursa emrinde on kişiden fazla insan var ise elleri boynunda hesaba çekilecek, adil ise kurtulacak ikazı kültürümüzde kesindir. Hal böyle iken, çağımız politika anlayışının nerelere evrildiğini görüp üzülmemek elde değil. Diğer yandan adil idareciler için Peygamberler ile haşrolunması müjdesi de vardır. Adil idareciler tüm toplum için aldığı faydalı kararlar ile bu derecelere erişebilir. O halde toplumun adil idarecilere layık olması kendi elindedir…
Muhabbetle…