Müsrif

Kadim medeniyetimiz toplumu ifsat eden fiilleri hoş görmez. Ancak; kötülüğü yapan insanları dışlamanın değil kazanmanın peşindedir. Suçlular iflah olmaz bir durumda ve topluma zarar verecek aşamada ise cezalandırmak elbette asıldır. Suçluların cezalandırılmadığı veya kayırıldığı bir toplumda kötülük yayılır. Adaletin olmadığı bir toplum da suçluların mekânı olmaya namzettir…

Kutsal kitabımız Kuran, hayatın nizamını sağlamak için bir kılavuzdur. 

Her konu detaylı olarak açıklanmaz zira son peygamber onu hayatı ile açıklamıştır. Alimler onun varisleridir. İçtihat kapısı ise kıyamete kadar açıktır. 

Çağlar ötesinde bile ahlaki hükümleri, tespitleri canlıdır, geçerlidir. Özellikle Batı’da araştırıp inceleyen bilim insanları kadim medeniyetimizin değerlerine sahip çıkmaktadır. Tasarruf konusu da bu değerlerden biridir…

Genel olarak israfın yani sahip olunan varlıkların saçıp savrulmasına karşı ikazlar çok dikkat çekicidir. Hatta bir ayette israf edenlere “şeytanın kardeşleri” denmiştir… 

Cömertlik ile müsriflik karıştırılmamalıdır. Akrabaya, yoksula, ihtiyaç sahibine iyilikle ve güzellikle yardım etmek öğütlenmiştir. Sahip olduğu servetin zekatının fakirlere verilmesi inancın şartı kabul edilmiştir. Başına gelmesi muhtemel belaların önlenmesi sadaka verilmesine bağlanmıştır. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” denmiştir…

Dünyanın kaynakları tüm insanlara adil bir şekilde dağıtılsa kimse ne aç kalır ne de susuz. “Koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmasa” dediği gibi Aşık Veysel’in. Kavga da olmazdı, savaş da. Hak ile batıl mücadelesi diye izah eder kadim medeniyetimiz. O halde Hak yolunda olduğunu söyleyenlerin şeytanın kardeşi olması beklenemez…

Toplumun önderlerinin, göz önünde olan aklı başında insanların tavırlarıyla örnek olması beklenir. Milyonlarca insanın açlıkla, susuzlukla mücadele ettiği küresel dünya bir tarafa, kendi ülkemizde de nice fakir insan varken israftan son derece sakınılmalıdır…

Deprem gibi pandemi gibi afetlerin ülkemize yüklediği ağır tablo ve depremzedelerin acıları gün gibi ortada iken; eğlenceye zevke, sefaya, gösterişe, reklama, algıya, şatafata harcanan paraların sanatla vesaire ile izah edilmesi mümkün değildir. 

Acıları unutmak, zorluklarla baş etmek; toplum olarak, birlik ve beraberlik duygusu ile empatiyle mümkündür. Kamu hizmeti tüm bireylerin hakkı göz önüne alınarak yapılmalıdır.

Bunca acıya rağmen kamunun imkanlarını kullanarak, servetine servet katanların vay haline…