Hüsnüzan

Kadim medeniyetimizin eşsiz değerlerinden biri de hüsnüzandır. Arapçadan dilimize yerleşmiş, güzel ve iyi düşünce sahibi olmak anlamına gelir. Ayrıca şüpheli durumlarda iyiye yormak anlamı da vardır.

İnanmış bir insanın herkes hakkında iyi dilekte bulunması, iyi niyet beslemesi doğaldır. Zira kendisine kötülük yapana bile iyilik yapan büyükler bizim medeniyetimizden çıkmıştır. Toplumu ifsat eden kötülüklere bakış açısı böyle değildir. Zira kötülükler hoş gördükçe yayılır. Buradaki hüsnüzan kişinin kötülüğü kendisine olan şüpheli durumlarıdır.

Başkalarının kötü hallerini araştırmak, konuşarak yaymak da hoş görülmeyen hatta kutsal kitabımızda kesin olarak yasaklanan fiillerdir. Toplumda sevginin, dostluğun, arkadaşlığın yayılmasına engel teşkil ederler. Ayıp araştırılacak olursa kusursuz insan yoktur. O halde ayıp arayacak olana kendi kusurunu görmesi yeterlidir.

Rüyayı bile iyiye yormak tavsiye edilir. İyimser olmak, pozitif düşünmek bilimsel gerçekliği de olan altın öğütlerdir.

Belki insan bazen bu iyi niyeti sebebiyle aldanır. Bu aldanma, sonu hayırla bitmeyecek aldatmaktan daha hayırlıdır. 

Yaratan “Ben kulumun zannı üzereyim” der. Korku ve ümit arasında olması beklenen kulun, Yaratanına karşı ümidini biraz daha önde tutması da yine hüsnüzannın faziletindendir.

Hüsnüzan edilmeyecek olan, hatta suizan edilecek bir yer vardır ki o da kamu görevidir. 

Tüm toplumun ortak sözleşmesi olan yasalar iyi niyetle, hüsnüzan ile uygulanamaz. Bu seçkin bir zümrenin ferdidir, bu bizdendir, bizim inancımızdandır, bizim mezhebimizdendir, bizim partidendir denemez, denmemelidir. Hükümler adalet ile uygulanmalıdır. Adalet mülkün temelidir. Mülk devlet idaresi demektir. Uygulanmaz ise ne olur, toplumun adalete yani devlete olan güveni kalmaz, kaos olur, huzur olmaz.

Kamu idarecilerinin atanmasında liyakat yerine iyi niyetle önemli görevlere atamalar da yapılmamalıdır. Liyakatsiz atamaların zararı tüm topluma olur, vebali de atamayı yapanadır. O yüzden ince elenip sık dokunmalı, her türlü şüphenin üzerine gidilmeli, hüsnüzan edilmemelidir. 

Topluma düşen bir diğer hüsnüzan da seçtikleri yöneticilere karşı olan iyi niyetleridir. Hâkim görüş, karar verip yetkiyi verdikten sonra hüsnüzan beslemek olsa da olması gereken sorgulamak, denetlemek ve hesap sormaktır. Kısa zamanda elde edilen servetlerin hüsnüzanla açıklanması safdillik olur. 

Ömer’in oğlu Abdullah’a deve ticareti için hükmü ibretliktir…

Muhabbetle…