Sözün Gücü

“Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı 

Söz ola ağılı aşı yağ ile bal ede bir söz.”

Yunusumuz ne güzel söylemiş, bir cümlede ne kadar büyük bir ders vermiş bizlere. Bu sözün kendisinin bu kadar tesirli olması bile ayrı bir ders. Kişisel hırslardan, dünyevi menfaatlerden sıyrılmış bir hak sözü. Kutsal kitabımız da öğüt verirken, ikaz ederken bile tatlı söz ile iyilik güzellik ile muhatabına hitap etmeyi öğretir. Yine kutlu söz “Sen sert ve katı kalpli olsaydın etrafında kimse kalmazdı” der…

Sözü söyleyenin hali tesiri için çok önemlidir. İletişimde beden dili ve ses tonu yüzde doksan etkilidir, sözün kendisi ancak yüzde onlar dolayında tesir eder. Yani halin söze yansıması yüzde doksandır. İnanılır olmak güven vermek, ikazının tesirlisi olması haline bağlıdır…

İnsan ilişkilerinde rasyonel olan bu durum, kitlelerin devletlerin toplumların yönlendirilmesinde geçerli değildir. Zira toplumların çok güçlü bir şekilde manipüle edildiği bir çağdayız. Evrensel değerlerin bile çoktan aşındığı çağımızda, algının haklılık için kullanılması bile geride kaldı. Güçlü olanın haklı sayıldığı bir dönem yaşıyoruz…

İnsaf, merhamet, vicdan sahipleri neden etkili olamıyor sorusu da yine gücün gölgesinde kalıyor. Birey olarak doğru olan bu sözün toplumları temsil eden devletler bazında tesirli olmaması ise temsil noktasındaki insanların zafiyetleri…

Dünyanın gözü önünde yaşanan insanlık dramı engellenemiyor. Uzun yıllar, emelleri olan planlı bir şekilde çalışan kötülüğün organize olması ile yaşanıyor ve seyrediyoruz. Karşı çıkabilecek her kale işgal edilip, etkisizleştirilerek gerçekleşen bu zulümlerin elbet bir sonu olacaktır. Ancak her toplum zulümler karşısındaki duruşu ile tarihte yerini alacaktır…

İyilerin yapması gerekenin sadece iyiliği yaşamak değil, kötülükle de mücadele etmek olduğu açıktır. Kötülükle mücadele, herkesin kendi evinin önünü süpürmesi ile başlar. Küçük gibi görünen bozulmalar zamanla önlenemez kötü sonuçlara sebep olur, günümüzde yaşadığımız gibi. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” mantığı geçerli değildir. Küresel bir sistemin topyekûn dünyayı teslim aldığı çağımız ancak insan olmanın erdemi ile makul bir hal alabilir. Aksi takdirde göre göre alıştığımız, ölenlerin sayı olarak ekrandan geçtiği bir dünyanın sonu kıyamettir…