Değişim

Meşhur sözdür, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. İlk insan Adem’den bugüne kadar
değişmeyen: iyi ile kötünün, hak ile batılın mücadelesi de değişkendir. Bu mücadeleye her
dönemde her yerde değişen şartlarda uyum sağlamak için zamanın ruhuna ayak uydurmak
gerekir. Yeniliğe açık olmayan bilimin ilerleyemeyeceği gibi hatta mutlak doğruların bilim
olmayacağı gibi bir hakikat vardır. Hakikat değişmese bile ona giden yollar değişir…
Yaratılış gayesini kavramış, hayatını anlamlandırmış insanların hakikate ulaşma yolculuğu da
yaratılmışların sayısı adedincedir. Akıl ve bilim: bağnazlığı, tabuyu kabul etmez. Yaratan dahi
her devre göre elçiler göndermiş ve son elçiden sonra bile içtihat kapısı açık kalmıştır. Hal
böyle iken değişimin önünde durmak imkansızdır…
Bireysel anlamda kişinin kendisini hesaba çekmesi ve fıtratına uygun bir yolda yürümesi için
etrafında olan biteni de takip etmesi gerekir. Kişi gittiği kulvarda koşsa bile, yanında koşanlar
daha hızlı ise, koşmasına rağmen geri kalır. Çevreyi, dünyayı takip etmek gelişen teknoloji
hızına ayak uydurmak için değişim yakalanmalıdır.
Rekabet ortamının olması da değişime ayak uydurmak için şarttır. Dünya hızla ilerlerken,
kısır iç çekişmeler ile zaman kaybetmek, rekabet ortamını ortadan kaldırmak, insanları
ötekileştirmek ve gruplara ayırmak son derece yanlıştır. Asıl olan çağın gereklerine göre
ilerlemektir. Evrensel değerlerin gerisinde kalmamak, küresel dünyanın hızına yetişmek hatta
ötesine ulaşmak için insan ayırmadan var olmalıyız.
Kanunlar, kurallar toplum nizamını sağlamak içindir. Suçu olanın cezalandırılması kaydıyla,
kişileri gruplara, etnik ve dini kimliklerine göre ayırmak rekabete engeldir. Bu ise değişimi
ıskalamak, çağın gerisinde kalmaktır.
Kişilerin dünya görüşü de inancı da değişebilir. Bu yadırganacak bir durum değil aksine takdir
edilecek bir durumdur. Bu değişimin tek ön koşulu değişim dinamiğinin kişisel çıkar, maddi
menfaat olmamasıdır. Rahmetli ninem seksen yaşındayken bizim oraların ağzıyla “Bıldır ki
halimi beğenmiyorum” derdi. Yani “Geçen yılki halimi beğenmiyorum” daha kâmil
düşünmenin, hayata daha isabetli bir bakışın ifadesidir.
Kişileri putlaştırmak da değişime ayak uydurmanın önünde engeldir. Kişiler hata yapabilir,
yanılabilir, faniye bel bağlamak sağduyulu, akıllı insan işi değildir. Erenler hakkı, hakikati
takip etmeyi, kişilerin peşine düşmemeyi tavsiye eder.
Muhabbetle…