İnsanın dünyadaki ikameti bir zaman sonra sona eriyor, arkasında bıraktığı eserler kalıyor. İyi eserler kalmışsa, kabirde; iyi eserlerinin, bıraktığı hayrın hasenâtın, yazdığı kitapların, yetiştirdiği talebelerin, evlatlarının, hayırlı dostlarının, kendisi için dua edenlerin hayrını görüyor. Ömrünü yanlış geçirenler de, yanlış yollarda heba edenler de sonra çok pişman oluyorlar, bu da bir ibret!
Kutlu Peygamber:
“Allah şöyle buyurur:” diyor.
Ey insanlar! Şu anda ister müslüman olsun ister olmasın.
“Hayır yap, hayır işle! Çünkü o, cennetin anahtarıdır ve insanı cennete sevk eder.”
Hayır yapmak… Hayır kelimesi çok geniş bir kelime.
Şer: Arapça’da kötülük demek.
Hayır: İyilik demek.
İyi olan şeyler de çoktur; sonsuz derecede iyiler vardır, bir liste yapmak istense bitmez ama en başta gelen iyilik, baş iyilik; insanın bütün hayırların başı olan imana sahip olmasıdır ve İslâm’a girmesidir. İlk önce Allah’ı ve Resûlullah’ı tanımasıdır. Bütün hayırlar ondan sonra başlar. İnsan iman ettikten sonra da hayırlı bir insan olmalı, iyilik üreten, kendisinden her tarafa iyilik yayılan, elinden iyilik çıkan, dilinden iyi söz çıkan, ömrü iyilikle geçmiş bir insan olmalı.
Allah insanları; iyilikleri ve bu dünyada yaptığı faaliyetleri ile denediğine göre, bu dünya imtihan yeri, imtihanı kazanmanın şekli de iyilik yapmak olduğuna göre hepimizin daima “Nasıl bir iyilik yapabilirim?” diye iyi şeyler düşünmesi ve “En geniş hangi iyiliktir, onu yapayım…” diye en geniş iyiliği öne alması lazım.
Hani uzunluğu metre ile, ağırlığı kilo ile ölçüyoruz, daha büyük ağırlıklarsa tonla ölçüyoruz. İyiliğin de bir ölçüsü olsa, mesela ton diyelim, insanın elinden yüz tonluk bir iyilik yapmak imkânı geliyorsa, o yarım kilo iyilik yaparsa tabii çok az bir iyilik olur. Yüz ton olanı yapmaya çalışmalı. Daha fazla yaparsa, yapma imkânı varsa miktarı daha fazla olan iyiliği yapması lazım. Öyle bir iyilik yapmalıyız ki miktarı çok olmalı. Öyle bir iyiliği tercih etmeliyiz ki daha çok insana sevinç vermeli, fayda götürmeli.
O halde muhatabı, istifade edeni çok olan bir iyilik daima öne alınır. Miktar olarak çok olan ve çok insanı mutlu edecek olan iyilikleri tercih etmeye çalışmalıyız…
Önce tehlikeli bir âlemden kendisini kurtardı, ayrı bir huzur iklimine girdi.
Ondan sonraki en büyük hayır; başkalarının imana gelmesine, irfana ermesine sebep olacak çalışmalar yapmaktır.
Onun için en üstün hizmet irşat hizmetidir! En büyük hizmet âlimlerin hizmetidir, Çünkü onlar insanların toptan, kökten kurtulmasına sebep oluyorlar. Bir insanın zihniyeti değişirse, kalbi tertemiz olursa, o insanın bütün bilgisiyle, bütün ömrü boyunca yaptığı faaliyetlere siz ayrı güzel bir yön vermiş oluyorsunuz. En güzel iyiliği yapmış oluyorsunuz. Bundan daha güzeli olamaz!
İnsan yetiştirmek, insan kazanmak, çok önemli bir hayır olmuş olur.
İnsanların doğru yola gelmesinden sonra yapılacak hayır nedir?
Bir insanı sevindirecek olan herhangi bir jest ve hareket, ona verilecek bir şey. Bu da bir hayırdır. Onun için İslâm’ın ibadet anlayışı sadece insanın kendi şahsî, derunî hayatına bırakılmamıştır. İslâm’da insan biraz da cemiyete döndürülmüştür. “Hadi bakalım, gözünü içinden dışarıya çevir de biraz da etrafındaki insanları düşün.” diye İslâm’ın beş büyük emrinden birisi de zekât olmuştur. Zenginlere; malının bir miktarını çıkartıp fukarâya vermesi Allah tarafından bir farz, önemli bir hizmet, önemli bir dinî görev olarak yüklenmiştir.
Bu da çok önemli! Bu hayırlarla birçok güzel çalışmalar yapılabilir. Bir insanın yemesine, giyinmesine, korunmasına yardımcı olmak güzel bir çalışmadır. Aç bir insana bir şey verdiğin zaman teşekkür eder; “Karnım doydu, çok acıkmıştım, sağ ol…” der. Susamışsa tam susadığı, dudakları kuruduğu, hararetle içinin yandığı zamanda bir meşrubat verdiğin zaman, “Çok teşekkür ederim, çok makbule geçti…” der…
153 yıldır Kızılay bu iyiliklerin amiral gemisi olarak yoluna devam ediyor…
Selam olsun bu kervanda yol yürüyen hakiki dostlara…